Sayfalar

26 Nisan 2013 Cuma

Füruğ Ferruhzad'babasına yazdığı bir mektuptan.


“Gecem gündüzüm hiç kimsenin şimdiye kadar söylemediği yeni ve güzel bir şiir söylemenin düşüncesiyle geçiyor. 
Kendimle baş başa kalamadığım ve şiir düşünmediğim gün, bana boşu boşuna geçen bir günmüş gibi geliyor. Belki şiir beni mutlu edemez gibi görünüyor olabilir ama ben mutluluğu başka bir şekilde algılıyorum.
Benim için mutluluk güzel elbiseler, iyi yaşam ya da güzel yemekler değil,  ben ruhen huzurlu olduğumda mutlu oluyorum ve şiir ruhumu huzurlu kılıyor.
Eğer, insanı hırslandıran güzel şeylerin hepsini bana verip şiir söyleme kudretini benden alırlarsa; kendimi öldürürüm. 

Siz bana bir zaman izin verin, bırakın diğerlerinin gözünde mutsuz ve derbeder olayım; göreceksiniz, asla hayatımdan sızlanmayacağım.”

20 Nisan 2013 Cumartesi


Ne çıkar bahar geldiyse? 
Bademler çiçek açtıysa? 
Ucunda ölüm yok ya. 
Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten 
Güneşle gelecek ölümden 
Ben ki her nisan bir yaş daha genç, 
Her bahar biraz daha aşığım; 
Korkar mıyım? 
Ah, dostum, derdim başka…

Orhan Veli Kanık

Şairin,"Yüzünde bir kuş sütü eksikti,o da tamam."dediği..


Hasan Ali Topbaş/Harfler ve notlar


“Hayattan aldığımız her zevki muadil bir ıstırapla ödediğimizi bildiğim için, hiçbir şeyden yüzde yüz saadet ümit etmiyor ve yüzde yüz felaketten korkmuyordum. Bunun ikisi de imkansızdır. Çünkü ruhi varlığımız hazla kederin muvazenesine istinat eder, işte en büyük adalet ve müsavat! İnsan, çektiği ıstırap nispetinde zevk duyar: Ne kadar acıkırsa yemekten, ne kadar yorulursa dinlenmekten, ne kadar ararsa bulmaktan o derece zevk alır.”

Peyami Safa

1 Nisan 2013 Pazartesi

Minder üstü sohbetlerimiz vardı,business clas soba kenarı.


Ne Güzel Cahildik . . .
Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Dışarıda kar...
Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.
Kuzinenin üzerinde demir maşa...
Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...
Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi...
Bir kez olsun kümesten yumurta almamış,
bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş
merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık
içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...
Dışarıda kar...
İçeride kanaat...
İçeride huzur...
Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer,
kokusuna râm olurduk.
Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...
Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma
dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine,
geniş ve besleyici bir masal dünyası...
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret
kalacağımız kimin aklına gelirdi?
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi,
sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.
Çay da kokardı... Domates de...
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.
Dışarıda kar...
İçeride huzur...
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu,
yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi...
Kimin umurunda...
Ne güzel cahildik.

Her..