Sayfalar

18 Eylül 2018 Salı

SANA ŞİİR ISMARLADIM EYLÜL AKŞAMINDAN

Cahit Sitkı
Askerliğini yedek subay olarak yapmak üzere birliğine gider,
O yıllarda yedek subay az olduğundan,subayların herbirine emireri verilirdi.
Cahit Sıtkı,bölük yazıcısından künye defterini ister.
Sırayla isimlere bakmaktadır.Bir isim dikkatini çeker.
Abbas oğlu Abbas
Çolak eli yüzünden çürüğe ayrılmış biridir Abbas.
Cahit Sıtkı,talim bitiminde yanına getirilmesini ister abbasın.
Öğle saatlerinde kapı çalınır,karşısında civan mert,yiğit biri selam çakıp
-Abbas oğlu Abbas emret komutan! der.
Aralarında şöyle bir konuşma geçer.
-Nerelisin?
-Memleket Mardin,kaza Midyat komutan.
-Sen benim emir erim olurmusun?
-Sen bilir komutan.
Askere eşyalarını toplamasını,kendi evinin altındaki boş yere yerleşmesini söyler.
Zamanla askerin zekiliği ve sıcak kanlılığından etkilenir.
Abbas,her sabah erkenden kalkar Cahit Sıtkıya kahvaltı hazırlar.
Zamanla aralarında komutan asker ilişkisinden daha güçlü bir bağ oluşur.
Bu saf ve temiz Anadolu çucuğundaki sadakat Cahit Sıtkı'yı çok etkilemiştir.
Zaman zaman karşısına alıp dertleşmeyede başladılar.
Akşamları rakı sofrası kurup,kızartmalar ve en güzel mezeleri hazırlıyordu Abbas.
Aralarındaki duygu bağlarıda güçlenmişti.
Böyle bir keyif gecesi akşamında Cahit sorar
-Sen İstanbul'u bilirmisin Abbas?
-Bilir komutan
-Orada bir Beşiktaş var bilirmisin?
-Bilir komutan,ben orada acemi birlikteydim
-Orada benim bir sevgilim var.Onu bana getirirmisin?
-Elbet komutan
Sabah olur,Cahit Sıtkı bakarki,Abbas kıyafetlerini giymiş.
Tıraşını olmuş ve hazırlanmış.
Cahit Sıtkı sorar
-Hayırdır Abbas!
-Ben İstanbul'a gidiyor komutan
-Ne yapacaksın İstanbu'da?
-Sen söyledin bana.Ben gidecek sana sevgiliyi getirecek.
Akşam olur,ağaç altında rakı sofrası kurulur.
Abbası karşısına oturtur ve beraber yer içerler.
VE
Cahit Sıtkı Tarancı
O meşhur şiiri kaleme alır.

HAYDİ ABBAS!
VAKİT TAMAM.AKŞAM DİYORDUN
İŞTE OLDU AKŞAM
KUR BAKALIM ÇİLİNGİR SOFRASINI
DİNSİN ARTIK BU KALP AĞRISI
ŞU AĞACIN GÖLGESİNDE OLSUN
TAM KENARINDA HAVUZUN
AYA HABER SAL ÇIKSIN BU GECE
GÖRÜNSÜN ŞÖYLE GÖNLÜMCE
BAS KIRBACI SİHİRLİ SECCADEYE
GÖSTER HÜKMETTİĞİNİ MESAFEYE VE ZAMANA
KATIP TOZU DUMANA VAR GİT
BÖYLE FERMAN ETTİ CAHİT
AL SEVGİLİYİ BEŞİKTAŞ'TAN
YAŞAMAK İSTİYORUM GENÇLİĞİMİ
YENİ BAŞTAN

30 Aralık 2017 Cumartesi

ÜMİTLERİNİZİN YEŞERECEĞİ BİR YIL OLSUN

Küçük istavrit, yiyecek bir şey sanıp hızla atıldı çapariye.
Önce müthiş bir acı duydu dudağında.
Gümbür gümbür oldu yüreği,
sonra hızla çekildi yukarıya.
Aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü; neye benzerdi acep gökyüzü?
Bir yanda büyük bir merak,
bir yanda ölüm korkusu.
Ne çâre balıkçının parmakları hoyratça kavradı onu.
Küçük istavrit anladı; yolun sonu.
Koca denizlere sığmazdı yüreği,
oysa şimdi yüzerken küçücük yeşil leğende cansız uzanıvermiş dostlarına değiyordu minik yüzgeci.
İnsanlar gelip geçtiler önünden: bir kedi yalanarak baktı gözünün içine.
Yavaşça karardı dünya, başı da dönüyordu.
Son bir defa düşündü derin mâviyi, beyaz mercanı.
Bir de yeşil yosunu.

İşte tam o anda eğilip aldım onu.
Yürüdüm deniz kenarına,
bir öpücük kondurdum başına,
iki damla gözyaşından ibâret sâde bir törenle saldım denizin sularına.
Bir an öylece bakakaldı.
Sonra sevinçle dibe daldı gitti, bütün kederimi söküp atarak.
Teşekkürü de ihmal etmemişti;
birkaç değerli pulunu elime, avuçlarıma bırakarak.
Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme:
sorar gibiydiler, neden yaptın bunu niye.

"Bir gün" dedim
"bulursam kendimi yeşil leğendeki küçük istavrit kadar çaresiz, son âna kadar hep bir ümidim olsun diye."

Nâmık KEMAL